Ot minderimle kerevet tahtası arasında sanki kumaşa yapışmış nerdeyse saydamlaşmış bir gazete parçası buldum. Geçmiş bir polis olayını anlatıyordu. Baş tarafı yoktu. Ama, olay herhalde Çekoslovakya'da geçmiş olmalıydı. Adamın biri para kazanmak için bir Çek köyünden ayrılmış. Yirmi beş yıl sonra, zengin olarak, karısı ve bir çocuğuyle birlikte köyüne dönmüş. Annesi kız kardeşiyle birlikte, doğduğu köyde otel işletiyorlarmış. Adam onlara sürpriz yapmak için, karısıyla çocuğunu bir başka otele bırakıp annesinin oteline gitmiş. İçeriye girince annesi kendisini tanımamış. O da, şaka olsun diye bir oda tutmuş, paralarını da göstermiş. Geceleyin, annesiyle kız kardeşi, paralarını almak için kafasına çekiçle vura vura adamcağızı öldürmüşler, cesedini de nehre atmışlar. Sabahleyin, karısı gelip olup bitenden habersiz, yolcunun kim olduğunu söylemiş. Ana kendini asmış, kız kardeşi de kendini kuyuya atmış. Bu öyküyü binlerce kez okudum sanıyorum. Öykü bir yandan gerçeğe uymuyordu, bir yandan olağan bir şeydi. Kısacası, bana kalırsa, yolcu bunu biraz da hak etmişti. İnsan hiçbir zaman böyle oyun oynamamalı.
Your Comment